6 yıllık ayrılığın ardından büyük umutlar vardı aslında Galatasaray'ın Şampiyonlar Ligi'ne dönüşüne dair. Bir "geri dönüş" olarak bakılan Manchester maçı için de beklentiler belki de uzun süren hasretten olacak hiç olmadığı kadar güçlü ve umut doluydu.

Nitekim Manchester'daki Galatasaray taraftarlarına yapılan kötü muamelenin gölgesi altında Galatasaray nihayet Old Trafford çimlerine ayak basmıştı. Galatasaray'ın ilk dakikadan itibaren başlayan presi, korkusuzca oynanan Fatih Terim 4-4-2'si eşliğinde oyuna etkili başlayan taraf da bizdik aslında.

Nani ve Valencia'nın etkili kanat oyunlarına Manchester beklerinin de destekleriyle özellikle Amrabat'ın etkili oyununa rağmen yardım etmediği Hakan'ın kanadından sürekli olarak hücum tazeleyen Manchester, zaten bu sezon neredeyse her maç 90 dakika sahada kalan Hakan'ı iyice perişan eder cinstendi. Hızlı ve kısa pasların neticesinde topla buluşan Carrick, Muslera'yı çalımlayarak skoru 1-0'a getirdi. Belki de maçın kader anıydı. Golün ötesinde Muslera olası bir kırmızı kartı da belki topu ağlarında görerek atlatmıştı.

Golün etkisinde klasik Fatih Terim takımı işleyişiyle gol adına risk de almaya başlayan Galatasaray, orta sahada yakaladığı başarılı pas oyununu gol yollarına yansıtamayınca değerlendirdiği kontra-ataklarda özellikle Valencia'nın yıpratıcı futboluyla sonuca gitmek isteyen bir Manchester, Muslera'nın kollarında sıkışıp kaldı. Amrabat'ın sürüklediği topla ceza sahasına kadar girmesinin akabinde bir FIFA şutu edasıyla uzak köşeye bıraktığı plase üst direkte patlayınca Galatasaray net bir pozisyonu daha böylece harcamış oldu.

Umut'un sakatlanmasının ardından Elmander'in oyuna girişi hücumlarda Galatasaray'ı alıştığı düzenin uzağına itince ilk yarı da Carrick'in 7. dakikada attığı golle 1-0 sona erdi.

2. yarıya risk alarak başlayan Galatasaray, Selçuk&Hamit işbirliğiyle oyuna tutundu. Etkili pas oyununu sürdürdü ve oyunun da hakimi konumuna geldi. Bireysel yetenekleriyle sonuca gitmeye çalışan United'a da geçiş iznini Muslera vermeyince maç aynı skorla devam etti.

Galatasaray üst üste ataklardan eli boş dönünce oyunu yavaş yavaş kendi lehine çeviren United, bulduğu etkili pozisyonlarda sonuca gidemese de kazandığı penaltı oyunun ciddiyetini gösterir nitelikteydi. Ceza sahasına kadar inen Rafael'e Burak'ın müdehalesi sonucu penaltı noktası gözüktü. Muslera'nın kurtarışıysa United'a adeta "alma mazlumun ahını" dercesineydi, Umut'un verilmeyen penaltısının ufak bir intikamı gibi.

Nitekim, Galatasarayımız dünyanın en zorlu deplasmanlarından birinde ne yazık ki sahadan mağlup ayrıldı. Tam 115 KM koşan, rakipten fazla pozisyona giren, 3 topu kale direklerinde kalan ve 2 "net" penaltısı da hiçe sayılan bir Galatasaray umutlarını da bir başka bahara saklamış oldu. Ne olursa olsun, oynanan futbol takdire şayandı. Sonuca gidememiş olmak, sonucun gelmeyeceği anlamına gelmemeli hiçbir zaman. Şu da unutulmamalı elbette:

Galiptir bu yolda mağlup...