Her derbiden önce "tribünlerde dostluk" dilekleri, ülkemiz yöneticilerinin yaygın beyenatlarından. Fakat istenilen gerçekten de dostluk mu?

Ahmet Çebi'nin açıklamaları bir futbolsever olarak açıkçası benim anlam veremeyeceğim cinstendi. Hani derler ya "futboldan anlamayan yönetici istemiyoruz" diye, belki de bunu kanıtlar nitelikteydi sayın Çebi'nin Telegol programında sarf ettiği açıklamalar. "Galatasaray'dan kimse stadımıza gelmesin." diyordu, hem de bunu bastırarak söyleyerek.

"Yönetiminden de taraftarından da kimseyi istemiyoruz." diye de ekledi arkasından. Kulüpler arasındaki gerginlikleri çözmenin, bir kaç yöneticinin egosunu güzelce tatmin etmenin tek yolu biz futbol dilencilerinin gönül verdiği takımı tribünden izlemesine mani olmak, üstüne üstlük bunu bir düşman edasıyla milyonların izlediği bir programda dile getirmek mi? Zaten futbolu yönetenlerin yaptıklarının çilesini biz taraftarlar tam bir sezon boyunca "şike soruşturması" adı altında yeterince çekmedik mi ?

Sormak gerek bazı insanlara: Bizlerden dostluk, kardeşlik ve güzel bir futbol ortamı beklerken, bizleri stattan uzaklaştırmak ne kadar mantıklı? Locadan maç seyrederken "Acaba bu maçı kazanırsak, hisselerimiz ne kadar değerlenecek?" düşüncesiyle maç izlemek bir de üstüne "En büyük benim, benim dediğim olacak, onları stadımda istemiyorum." diyerek mi barışı sağlayacaklar, hoşnut olacaklar bu durumdan?

Ahmet Çebi'ye kesinlikle hak veriyorum. Bomboş tribünler, elbette dostluk içerisinde olacaktır. Boş koltuğun canı yok ki, taşkınlık çıkarsın. Fakat futbolu kirletmek yetmiyor gibi, bir de bizi futbolu izlemekten mahrum etmek ona ve onlara ne kazandıracak? Galatasaray bir hata yaptı diyelim, almadı stada sizleri, ki bence hata da değil olması gereken buydu.Buna cevabı 5 yaşında çocuk edasıyla "Sen benim oyuncağımı kırdıysan, ben de seninkini kıracağım." mantığıyla karşılık vermek midir doğru olan ?

Futbolu anlamayanların değil de, futbolu sevmeyenlerin aslında bir bir uzaklaşması lazım futboldan. Bir kaç şirket yöneten değil de, tribundeki aşıkların kalbine dokunacak bir kaç yönetici lazım. Futbolu seven ve sevdiren hiç bir yöneticiye baş kaldırmadık biz, elbette kaldırmayacağız da. Aynı sevda yolunda emek vermenin kimseye zararı yok çünkü.Fakat yayından ayrılırken bir iki özürle tüm bunları geçiştirmek, düşüncelerinin de değiştiği anlamına gelmiyor insanların. Hatırlatmak da isteriz, istenmediğimiz yer statsa biz kaldırımdan da destekleriz, o bir kaç bin boş koltuk ve locasındaki tatlı sohbetle baş başa bırakmak isteriz. "Bu takımı sevmeyeceksiniz!" de demezler umuyorum, çünkü bazılarımızın ailesi, bazılarımızınsa geleceğe dair tek hayali önümüzdeki hafta sonu bir kez daha sevdiğine kavuşmak.

Kısacası Beşiktaşlı yöneticiler yıldız futbolcuları gönderirken, kendileri yıldız olmaya çalışıyor ve taraftara oynuyor.Bunlar Beşiktaş 2. başkanına yakışan hareketler, laflar değil.İstediğinizi elde edemediğiniz için ağlamaya, yokluğunuz içinde oraya buraya sataşmaya gerek yok.Herkes haddini bilsin ona göre konuşsun.